Tecil faizi ve yapılandırma faizi gider yazılabilmelidir!

Hasan Erarslan ymm.hasanerarslan@gmail.com

Daha önceki yazılarımda Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın yıllarca tabu olan ve kronikleşen sorunları mükellef odaklı hizmet anlayışı çerçevesinde hızla çözüme kavuşturduğunu, bu yaklaşım ve uygulamalar için emeği geçenlerin takdire şayan olduğunu özellikle belirttim.

Elbette bizlere düşen olumlu gelişmeleri alkışlamak, çözüm bekleyen sorun olan konuları ise çözüm mercilerinin ıttılaına dahil etmektir.

Bu sorunlardan bir diğeri ve önemli olanı ise, tecil faizlerinin ve son yıllarda sıklıkla gündemde olan kamu alacaklarının yapılandırılmasında uygulanan faizin mükellefler tarafından gider yazılamayışıdır.

Bu sorun mükellefler nezdinde hem ek finansman yükü taşımakta hem de bazı mükelleflere (zarar beyan eden, indirim ve istisna dolayısıyla matrah beyan etmeyen vs.) nazaran adaletsiz uygulamaya sebebiyet vermektedir.

GECİKME ZAMMI, GECİKME FAİZİ

Vergi kanunlarında mükelleflerin vergisel yükümlülüklerinden kaynaklanan adlarına tahakkuk etmiş vergilerin ödeme süresinde ödenmemesi veya eksik tahakkuk ile eksik ödenmesinden kaynaklanan gecikmeler nedeniyle kamu alacakları için hesaplanan gecikme faizi ve/veya gecikme zammı, uygulamada en çok karıştırılan müesseselerdir.

Bunlardan tamamen ayrı olan tecil faizi ve son yıllarda sıkça yapılandırma kanunları çerçevesinde yapılandırma faizi de gecikme faizi ile karıştırılmaktadır.

Gecikme faizi Vergi Usul Kanunu'nun 112/3. maddesinde düzenlenmiştir. Vergi Usul Kanunu'nun anılan maddesine göre, ikmalen, re'sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda, dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal vade tarihinden itibaren, son yapılan tarhiyatın tahakkuk tarihine kadar; dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına, kendi vergi kanunlarında belirtilen ve tarhiyatın ilgili bulunduğu döneme ilişkin normal
vade tarihinden itibaren, yargı organı kararının tebliğ tarihine kadar geçen süreler için gecikme faizi uygulanır.

Gecikme zammı ise 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 51 maddesinde “amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren” hesaplanan faiz olarak düzenlenmiştir.

Gecikme faizi sadece ikmalen, re’sen veya idarece tarh olunan vergiler için hesaplanırken, gecikme zammı 6183 sayılı Kanuna göre takip edilen tüm kamu alacakları için uygulama alanı bulmaktadır.

TECİL FAİZİ , YAPILANDIRMA FAİZİ

Bilindiği üzere, 6183 sayılı Amme Alacaklılarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 48 ve 48/A’nci maddeleri uyarınca, amme borcunun vadesinde ödenmesi, haciz tatbiki veya hacizli malların paraya çevrilmesi, amme borçlusunun çok zor duruma düşürecekse, borçlu tarafından yazı ile tecil talebinde bulunulmuş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla, yetkili makamlarca söz konusu amme borcu, 'tecil faizi' uygulanmak suretiyle ertelenebilmekte yahut taksitlere bağlanabilmektedir.

Yani tecil işlemi, zor durumda bulunduğu devletçe görülen ve kabul edilen amme borçlusuna yine Devletin vade tanıması yani bir anlamda kredi vermesi ve bu kredilendirme nedeniyle faiz alması işlemidir.

Aynı şekilde son yıllarda sıkça yapılandırma kanunları (6111,6552,6736,7020,7143) çerçevesinde, kamu alacaklarının yapılandırılmasında bu alacaklara ilişkin faiz, cezai faiz, gecikme faizi ve gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine Yİ-ÜFE aylık değişim oranlarının hesaplanarak bulunacak oran üzerinden paranın ödeme vadesindeki zaman değerini korumak ve tazmin etmek için yapılandırma faizi uygulanmaktadır.

Diğer bir anlatımla tecil ve yapılandırma faizi, 6183 sayılı kanunun 51'inci maddesindeki gecikme zammından ve VUK'nın 112'nci maddesindeki gecikme faizinden tamamen farklıdır. Çünkü gecikme zammı ve gecikme faizi, devletin koyduğu kurallara muhalefetin sonucu olarak doğmakta olup cezai karakter taşımaktadır.

Halbuki tecil işleminde devletin rızası ve mutabakatı vardır ve bu mutabakat uyarınca tanıdığı kredi için faiz almaktadır. Dolayısıyla tecil faizinde cezai vasıf hiç bulunmadığı gibi, işlem tam anlamıyla bir finansman olayıdır ve tecil faizi finansman gideri niteliği taşımaktadır.

Kamu alacağının tahsili amacı ile yapılan tecil işlemi ve yapılandırma uygulaması, bir anlamda devletin alacağını tahsil etmek için mükelleflere faiz almak kaydı ile ödeme imkanı sağlaması veya finansman temini/kredi kullandırması olarak değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır.

Tecil faizleri ve yapılandırma faizleri finansman gideri niteliği taşımakla beraber, uygulamada kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmaktadır.

TECİL FAİZİ GİDER YAZILAMAZ DİYE AÇIK HÜKÜM YOK

"Tecil faizleri kanunen kabul edilmeyen giderdir" şeklinde açık bir hüküm yoktur. KVK'nun 11/d ve GVK'nın 90'ıncı maddelerinde, "...Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler..." kanunen kabul edilmeyen gider olarak zikredilmiş olup, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'da tecil faizi dışında bir faizden bahsedilmediği için "faizler" kelimesi "tecil faizleri" şeklinde algılanmakta ve uygulama bu yönde teşekkül etmiş bulunmaktadır. Söz konusu mevcut yasal hükümler karşısında tecil faizlerinin kanunen kabul edilmeyen
gider olmadığını söylemek mümkün değildir.

Ancak, yukarıda ifade ettiğimiz gibi tecil faizlerinin cezai nitelik taşımaması ve finansman gideri vasfını taşıması nedeniyle bu faizlerin, diğer piyasa faizleri gibi gider yazılması yönünde yasal düzenleme yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu itibarla ve yukarıda açıkladığımız nedenlerle söz konusu iki tecil faizinin de gider yazılmasına izin verilmesi isabetli olacaktır.Tecil faizleri öteden beri kredi faizlerinin üzerinde tutulmuştur.

Halen geçerli tecil faizi oranı, Tahsilat Genel Tebliği (Seri: C Sıra No: 3) uyarınca 6/9/2018 tarihinden geçerli olmak üzere yıllık yüzde 22'dir.

Bu oran güncel banka faizi oranlarına göre yüksektir ve yeterince caydırıcıdır.

Mükellef bankadan kredi alıp faizlerini gider kaydederek vergi borçlarını ödemek yerine tecil talebinde bulunuyorsa, tam bir çaresizlik içinde demektir. Böylesine çaresiz ve desteğe muhtaç bir mükellefe, hem rızaen ve fahiş oranda faiz alarak kredi tanımak ve hem de bu faizin gider yazılmasını engellemek doğru değildir.


Zarar beyan ettiği için tecil faizinin kanunen kabul edilmeyen gider olmasından etkilenmeyen bir mükellefe nazaran, kâr beyan ettiği için tecil faizini matrahtan düşmeyen mükellef, aynı miktardaki kredilendirme ve aynı miktardaki faiz karşısında farklı şekilde etkilenerek adaletsizliğe uğramaktadır. Başka bir anlatımla tecil faizinin vergi matrahından indirilemeyişi vergi ödeyen mükellefi olumsuz etkilemektedir.

SONUÇ OLARAK

Sonuç olarak, tecil faizlerinin kanunen kabul edilmeyen gider olmaktan çıkarılması ve diğer finansman giderleri gibi işlem görebilmesi için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasında isabet olacaktır.

Zira hem mükellefler nezdindeki ek finansman yükü bir nebze kaldırılmış olacak, hem de mükellefler arasındaki adaletsiz uygulama giderilmiş olacaktır.

Sorunun çözüme kavuşturulması Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın mükellef odaklı hizmet anlayışına yeni bir hamle olacaktır.

HAS SÖZ

Adalet nedir?
Ağaçları sulamak...

Zulüm nedir?
Dikenlere su vermek...
(Mevlana)

Tüm yazılarını göster