Kabinede kimler değişecek?

Nuran Yıldız nuran@nuranyildiz.com

Bir, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hükümetin yaptığı iyi işleri görünür kılın” talimatını, “görünen işler yapın” şeklinde anlayanlar,

İki, popülist projelerle doğru projeleri karıştırıp, popülistten yana karar almış olanlar,

Üç, tek artısı Erdoğancı olmak dışında faydası olmayan yorgun, bıkmış, bıktırmış olan kişilere yakın olanlar,

Dört, dosyada başka rakam olduğu halde Cumhurbaşkanının önüne başka rakam koyanlar değişir diye düşünüyorum.

ATEŞLE OYNAMAK KİMSEYE YARAR GETİRMEZ
Kılıçdaroğlu’na linç girişiminde bulunanları yakalamak çözüm değil.

Şehit cenazesindeki kalabalık devlet erkânı nedeniyle, onları koruyan güvenlik güçlerinin sayısı, cenazedeki insan sayısından daha fazla olduğu halde, saldırganların nasıl Kılıçdaroğlu’na ulaşabildiklerinin cevabı bulunmalıdır.

Çirkin saldırıyı kınıyor, Kemal Beye geçmiş olsun diyorum.

AH BİZİM ACIKLI ENTELEKTÜEL HALİMİZ
Popçu Kıraç yeni albümünün lansmanı çerçevesinde milliyetçi nutuklar atınca.

Nur topu gibi bir tartışmamız olmuş.

Ben tartışmanın içeriğiyle hiç ilgilenmedim. Ne yani, bilim dilinin ne olacağı gibi gayet de ciddi bir meseleyi bir popçuyla mı tartışacaktım!

Sadece. Önceki yazımda. Kıraç’tan yola çıkarak, “FETÖ’de FETÖ’cü, Gezi’de Gezici, şimdi de milliyetçi olan tiplere gıcık oluyorum” dedim.

Olamaz mıyım? Olurum.

Ve fakat. Kıraç pek alınmış, kendini savunan tweet’ler atmış.

Kimbilir belki de suçlu psikolojisindendir.

Halbuki ortada karakter meselesi dışında suç falan yok.

Yetmemiş, bana da “Kilise de Galile’ye gıcıktı” demiş.

Kendini Galile ile bir tutan zekâya, acıklı bir gülümseme dışında diyecek sözüm yoktur.

Zaman o zaman. Haddini bileni bulmak olanaksız oldu.

Rüzgâra göre yön değiştirmeyen herkes, ya “kilise kafası” ya da “geri kafalı” etiketi yiyor. Mesele değil.

Doğruların yanlışlandığı, yanlışların kutsandığı abuk zamanlar işte.

Konunun burasında değilim.

Tartışma içeriğinde bilim dilinin Türkçe olması fikri varmış.

Kariyerim boyunca verdiğim mücadele budur zaten, bilim insanın kendi dilinde yapılmalıdır.

Böyle dediğim için eğitim dili İngilizce olan bir üniversite, derslerime son verdi.

Bu tartışmada bana esas koyan nedir söyleyeyim.

Böylesine ciddi bir tartışmanın üzerine atlayan entelektüel dünyamızın bir popçuyu referans alma hevesidir.

Düşünce dünyamızın geldiği yerin popçu seviyesi olmasıdır.

Her biri kendi kitlesinde itibar gören Ümit Kıvanç, Özay Şendir, Zafer Arapkirli, İlker Yücel, Nihat Genç, Salih Tuna gibi önemli isimlerin tartışma referanslarının, bilimle kendi çocuğu çerçevesinde ilgisi olan bir popçu olması bana koyuyor.

SÖZÜN ÖNEMİ, KİMİN SÖYLEDİĞİNDEDİR

Cengiz Er, konuştu.

Hem de konuşmayı pek sevmeyen bir adam olmasına rağmen.

Önemli şeyler söyledi. Dikkati hak eden şeyler.

Söylediklerini “Cumhurbaşkanının kuzeni Times of Israel gazetesine konuştu” şeklinde haber yaptılar.

Cengiz’in kim olduğu, nereye konuştuğu üzerinde durdular.

Halbuki, İsrail gazetesine falan konuşmadı.

Pek çok haber portalına haber servisi yapan Emir Ekşioğlu’na konuştu.

İsrail haber sitesi de sadece onlardan biriydi.

Dahası. Birilerinin söylemesi gerektiği halde söyleyemediklerini Cengiz söylediyse düşünmek lazım.

Cengiz’in “pelikancılar” için, “ürettikleri değerle elde ettikleri kazanç arasındaki orantısızlık” tespitine kim itiraz edebilir?

“Kuzen” olması söylediklerini önemli hale getiriyorsa, söyledikleri önemli hale gelen kimsemiz kalmadığı içindir.

DANIŞMANLARA ÖNERİLER

Biliyorum, danışmanların adı çıkmıştır ama kararları siyasetçinin keyfi belirler.

De.

Yine de.

Mesela.

2002’den itibaren ülkem siyasetini domine eden Sayın Bahçeli’ye akıl vermek haddimizi aşsa da danışmanı Sevgili Deniz Güçer kendisine, “Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimleri unutturmaya çalışıyor, siz neden gündemde tutmaya
çalışıyorsunuz?” demeli.

Mesela. Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Murat Ongun kendisine, “Artık bi sakin, bi sakin” dese iyi olur.

Mesela Kılıçdaroğlu’nun danışmanı “Kemal Bey kazananları aday yapan sizsiniz, zaferin şovu onlara, kederi size düşüyor, neden?” demeli.

PARDON, BİR KONUYA DİKKAT ÇEKEBİLİR MİYİM?

Yayınlan kararname ile kamu kurum ve kuruluşlarının iletişim standartlarından ve Anadolu Ajansı’ndan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı sorumlu oldu.

Cumhurbaşkanlığı’nın iletişim işine verdikleri önceliği ve önemi (zaman zaman abartıya kaçsa bile) bir iletişimci olarak doğru buluyorum.

Ve fakat.

İletişim Başkanlığı aşırı iş yükü altında kalırsa yönetmesi de hayli zor olur.

İletişim yaşayan bir şey sonuçta.

MURAT ONGUN’A ALKIŞ

Ekrem İmamoğlu mazbatasını aldı.

Kimsenin ortalama gelir düzeyinde değişiklik olmadı ama bir kesim, sanki hesaplarına açıktan yüklü bir meblağ yatmış gibi sevindi.

Sevincin nedeni, İmamoğlu’nun seçimleri kazanması değildir, süreci canlı tutmasındaki maharetidir.

Ve. Kimse kusura bakmasın, siyasetçinin performansı ne olursa olsun başarı, ekibine verdiği önemle gelir.

Ne siyasetçiler vardır ki, kendisine danışman atar, gidip başka kapıda yatar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yükselişinde, kişisel nitelikleri önemlidir ancak Erol Olçok’un katkısını yok saymak olmaz.

Keza.

İmamoğlu’nun medya ve iletişim performansı ne kadar kendi niteliklerinden kaynaklanırsa kaynaklansın, o performans yoğunluğunu hayata geçiren Murat Ongun’a bir alkış lazımdır.

PARDON, BİR ŞEY SORABİLİR MİYİM?
Trump’ın “Gelin üretimi burada yapın” çağrısına “Milletin akıllısı sen misin, sen gel bizde üret” cevabını mı verdik, yoksa sevinçten ne yapacağımızı mı bilemedik?

Meraktayım.

“BİR ÖYKÜ YAZ İÇİNDE ANKARA OLSUN”

İçinde Ankara geçen her konuya duyarlıyım. Bu da benim zaafım.

Fakültemin öğrenci topluluğu İLEFANKARA “Bir Öykü Yaz İçinde Ankara Olsun” başlıklı öykü yarışması düzenliyor.

Birçok şair ve yazarın yetiştiği Cebeci Kampüsünde uzun zaman sonra öykü yarışması düzenlenmesi güzel olmuş.

Ankara edebiyatın kaynağıdır, biraz da konusu olsun.

Bilgi için İLEF’in sosyal medya hesaplarına, @ilefankara adresine bakın derim.

HADİ BEN DE EKSİK KALMAYAYIM

Menemen soğanlı mı, soğansız mı? Elbette soğanlı.

Musakka mı, antrikot mu? Elbette musakka.

AKLIMDA KALAN
19 Mayıs’ın 100 yılı karnaval şenliğinde kutlanmalı düşüncesi: 19 Mayıs’ın 100.yıl logosu yapılmış. Gençliğin enerjisi eksik olsa da logo fena değil. Ve fakat. 100 yıl kutlamaları logonun çok ötesine geçmeli. Yeni belediye başkanları politik şovdan uzak durup, isteyen herkesin eğlenceli kıyafetlerle katıldığı fener alayları, meydan etkinlikleri düzenlemeli. Popçulara konser için milyarlarca lira ödemek yerine, gönüllü sanatçılarla sokak konserleri organize etmeli. Şehirlerde karnaval havası esmeli.

Tüm yazılarını göster