Merhaba sevgili okuyucular! Bugün tarihin tozlu sayfalarından ilginç bir hikaye paylaşacağım; bu hikaye sadece geçmişte kalmamış, tam da kapımızda duruyor.
Tarihin Tokadı: Bizans’ın Sözde Tartışmaları
1453 yılı... İstanbul düşmek üzere, Fatih Sultan Mehmet’in orduları surları sarsıyor. Ancak o dönemin entelektüelleri, ne yapıyor? Meleklerin cinsiyetini tartışıyorlar! Şehir düşmek üzereyken, papazlar soyut kavramlarla boğuşuyordu. Bu tartışmalar, gerçek tehlikeyi görmezden gelerek halkın dikkatini dağıtıyordu. Sonuç? Tarih kitapları bize bu tartışmaların hiçbir fayda sağlamadığını gösteriyor. Şehir düştüğünde, papazlar hâlâ soyut teorilerle meşguldü.
Bugünün Trajedisi: Deprem Tehdidi ve Soyut Tartışmalar
Gelelim bugüne. 2025’te Marmara Bölgesi devasa bir diri fay hattıyla çevrili. Uzmanlar, olası bir büyük depremin 25 milyon insanı etkileyebileceğini söylüyor – evet, 7.4’ kadar cıkan bir deprem ve tam 25 milyon insan! 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş ve çevresindeki depremini hatırlayın; binlerce can kaybı, yıkılmış binalar… Ancak şu anda, bazı "uzmanlar" hâlâ fayların "ölüp ölmediğini" tartışıyor. Yani, şehir düşmek üzereyken hâlâ soyut spekülasyonlarla oyalıyoruz kendimizi.
Bizans Zihniyeti: Tarihten Ders Almazsak...
Bu durum, insanlığın en büyük zaafını gösteriyor: Acil bir tehlike varken, anlamsız detaylara takılıp kalmak. Tarih, bu durumu "Bizans zihniyeti" olarak adlandırıyor – gerçekliği görmezden gelip, soyut kavramlarda kaybolmak. Bugün de aynı zihniyeti mi miras aldık? Deprem kapıda beklerken, hâlâ fay hatlarını tartışıyoruz. Bu fay neden bizi öldürüyor, yıkıyor diye bakan yok!
Eyleme Geçme Zamanı: Neler Yapmalıyız?
Düşünün bir: Papazlar, meleklerin cinsiyetini tartışırken şehir düşüyordu. Bugün de, fay hatları hakkında tartışırken, binalarımız çürük, deprem hazırlıklarımız eksik. “Fay öldü mü?” diye sorgulamak yerine, “Evim depreme dayanıklı mı?” diye sormamız lazım. Çünkü deprem, tartışmalarla değil, eylemle önlenir.
Somut Adımlar Atalım!
- Bina Güçlendirme: Binalarınızı acilen güçlendirin. Eski yapılarınız varsa, mühendislerle görüşerek depreme dayanıklı hale getirin.
- Afet Eğitimleri: Ailelerinizi ve komşularınızı bilinçlendirin. Afet anında ne yapmaları gerektiğini öğretin.
- Sigorta: Deprem sigortası yaptırmak, olası bir afette maddi kayıplarınızı minimize etmek için önemli bir adımdır. Bu, hem bireysel hem de toplumsal güvenliği artırır.
Dikkatli Olun: Haksız Kazanç Uyarısı
Ve şimdi, dikkatli olun! Deprem erken uyarı uygulamaları da var; ancak bu uygulamalar, halkın deprem korkusunu istismar ederek haksız kazanç elde etmek isteyenlerin tuzağı olabilir. Çürük binalarda ve eğitimsiz insanların birkaç saniye önce deprem uyarısı almak, tehlikeyi bertaraf etmekten çok, panik yaratabilir. İnsanlar, ne yapacaklarını bilmediklerinde, daha büyük bir kaos ortaya çıkabilir.
Gerçek hazırlık, bilimsel bilgi ve somut adımlarla yapılmalıdır. Deprem anında birkaç saniyelik uyarılar, insanlara ne kadar yardımcı olabilir ki? Eğer binalar güvenli değilse ve insanlar gerekli eğitimleri almamışsa, bu uyarıların hiçbir anlamı kalmaz, hatta büyük zararı olur. Depremden korunmanın böyle bir beleş ve kısa yolu yok. Kendinizi ve milleti kandırmayın!..
Sonuç: Tarihten Ders Alalım
Sonuç olarak, hepimizin bu analojiyi düşünmesi gerekiyor. Marmara Denizinin altında yatan o devasa tehlike, melekler gibi soyut bir varlık değil; elle tutulur, can yakar bir gerçek. Gelin, o papazlar gibi olmayalım. Hazırlanalım, harekete geçelim. Unutmayın, tarihten ders alanlar, geleceği yazar!
Siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı bekliyorum. Kalın sağlıcakla! Ve lütfen, bu tartışmalar yerine binalarınızı güçlendirmeyi, eğitim almayı ve sigorta yaptırmayı unutmayın