Başkent Aranıyor: Depreme, Kirliliğe, Trafiğe Dayanıklı Olsun!

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu mikdat.kadioglu@gmail.com

Tahran Taşınıyor, Bizimki Niye Yerinde Sayıyor?

Tahran’da yıllardır konuşulan bir konu var: “Başkenti taşıyalım!”
Neden mi? Deprem, hava kirliliği, trafik, su kıtlığı… Hani bizde de sık sık “Ankara çok gri, İstanbul boğucu, İzmir çok uzak” denir ya — İran’da bunların hepsi aynı anda yaşanıyor.

Tahran’daki mantık basit:

“Bir deprem olursa başkent göçmesin, bir kriz olursa yönetim devam etsin.”

Ama işte, taşınmak öyle kolay değil. Bizde de olsaydı, eminim ilk tartışma şöyle başlardı:

“Yeni başkentin döneri meşhur olsun ama trafiği olmasın!”

 

Ankara: Ne Depreme Ne De Sıkıntıya Dayanıklı

Ankara, Cumhuriyet’in kalbidir, evet.
Ama kabul edelim: artık başkent olmanın yükünü biraz sırtında hissediyor.
Trafik İstanbul kadar olmasa da nefes almıyor; hava kirliliği kışın İstanbul’a taş çıkartıyor.
Üstelik çevresindeki fay hatları da, “ben buradayım” diye sessizce bekliyor.

Yani İranlılar Tahran’ı taşımaya hazırlanırken, biz de Ankara’ya şöyle bir “deprem sigortası” yaptırsak fena olmaz.

 

Konya: “Hem Düz, Hem Dürüst, Hem Depremsiz”

Konya, coğrafyanın en sakin yüzü.
Ne deniz var, ne dağ, ne de deprem hattı.
Ama su yok. Olanıda yanlış tarım ürünlerine gark edip, obruklarla memleketi delik deşik ettik.

Yeni başkent orası olursa, her sabah devlet dairesinde “musluk açıldı mı, ya da obruklara düşen kimse var mı?” anonsu yapılabilir.

Yine de avantaj büyük: ne sarsıntı olur, ne dalga… en fazla meltem esintisi.
Yani “sarsılmadan yönetmek” isteyen bir ülke için ideal.

Eskişehir: Hızlı Trenle Demokrasi

Eskişehir başkent olursa kimse şikâyet etmez.
Herkes hızlı trenle gelir, park eder, kahvesini içer, çiy böreğini yer döner.
Üniversite dolu, sanayi güçlü, şehir planlı.

Biraz soğuktur ama memleketin sıcağı zaten yeter.

Bir de çevre bilinci yüksek. Yani orada meclis tartışmaları bile “geri dönüştürülebilir” olur.

 

Kayseri: Devlet Ciddiyeti + Pastırma Cazibesi

Kayseri tam ortada: hem harita olarak hem de karakter olarak.
Ciddiyet, hesap kitap, üretim disiplini…
Yani devlet yönetimine en uygun şehir profili.

 

Üstelik pastırma var, sucuk var — enerji politikası bile yerli üretimle çözülür.
Tek risk: bütçe tartışmaları fazla detaylı olabilir.
Her milletvekili “şu harcama fazla olmuş” diye fişi isteyebilir.

 

Burdur: Göller, Güvercinler ve Güvenlik

Burdur’da göller var, sakinlik var, huzur var.
Ülke gündeminden kaçmak isteyen her bürokrat için cennet.
Yeni bir başkent kurulsa, bakanlar kurulu toplantıları bile ördek sesleriyle yapılır.

Ama küçük bir sorun var:
Halk yeni gelen memurlara “buraya niye geldiniz?” diye şaşırabilir.

 

Sivas: Soğuk, Sade, Stratejik

Sivas, Türkiye’nin tam kalbinde.
Biraz soğuk, ama olsun: soğukkanlı yönetim için ideal.
Alan geniş, trafik yok, güvenlik yüksek.
Tek dezavantajı şu: Meclis ısıtma masrafları bütçeyi biraz zorlayabilir.

 

Afyonkarahisar: Enerji Bakanlığı’nın Cenneti

Jeotermal enerji, ulaşım kavşağı, ortalıkta sıcak su kaynıyor.
Afyon başkent olursa, belki de ilk defa enerji bakanlığı binası “ısıtma masrafı sıfır” olan bir kurum olur.
Ama dikkat: her yere “daha sıcak bir kahve” sloganı koymak gerekebilir.

Sonuç: Haritada Ortada, Hayatta Ayakta Kalan Kazanır

Eğer Türkiye bir gün “başkenti taşıyalım” derse, mesele sadece coğrafya değil, mantık meselesi olacak. Yani “deprem riski az, çevre temiz, ulaşım kolay” gibi bilimsel nedenler değil sadece…
Aynı zamanda “nerede daha az tartışılırız, nerede trafik yoktur” sorusu da devreye girecek.

Belki de en doğrusu, gezici başkent sistemine geçmek.
Her yıl başka şehirde meclis toplanır;
hem ekonomi canlanır hem milletvekilleri ülkeyi gerçekten tanır.

Kapanış: Başkent Değil, Baş “Akıl” Lazım

Tahran taşınır mı bilinmez ama bizde asıl mesele şu:
Şehri değiştirmek kolay, zihniyeti taşımak zor.
Yeni başkent ister Konya olsun ister Kayseri,
önemli olan yönetenin de yönetilenin de “nerede olduğunun” değil, “nasıl düşündüğünün” farkında olması ve risklerini afete dönüşmeden doğru yönetmesi.

Tüm yazılarını göster