3G: Gerçeği Görme Görevi

Önceki yazımızda Allah’tan geldiği iddiasında olan bir kitabın bu iddiasının ispatını bir insana bırakamayacağını görmüştük. Hoş bugün kendilerine Müslüman diyenlerin büyük çoğunluğu kendi kitaplarının Allah’tan geldiği iddiasına sahip olduğunu bile bilmezler. Bunun birinci sebebi atalarının dininin mensubu olmalarıdır. Yani onlara doğdukları toplumda birileri, “Al bak, bu Allah’ın kitabıdır” demişler ve onlar da bununla yetinip sorgulamamışlardır. Bu yüzden kitabın Allah’tan geldiğini iddia edip etmemesinin bir önemi yoktur. Çünkü atalarının sözü tartışmaya açık değildir. Onlar öyle dediyse öyledir.

İkinci sebep ise; kitaplarını hiç bilmedikleri bir dilde sayıklamalarıdır. Sayıklamaktan bahsetmemizin sebebi okuduklarını söyleyemiyor olmamızdır. Çünkü okumak denilen eylem her dilde anlamayı ifade etmek için kullanılır. Maksadı anlamak olmayan bir eyleme okumak denemez. Bu o kadar iyi bilinir ki; bir insan “Ben şu yazıyı okudum” dediğinde ona “Peki anladın mı?” diye sormak hakaret kabul edilir. “Okudum” dedikten sonra ayrıca “anladım” demek gülünçtür. Ancak ne acıdır ki Müslümanlar sadece Kur’an için “okudum” dediklerinde hiç kimse anladıklarını düşünmez.

Peki bir kitabın Allah’a ait olduğu iddiası bir insanın sözü ile ispatlanamıyorsa, Nebîmizin sözünü nasıl değerlendireceğiz? Yani Muhammed Aleyhisselam’ın Kur’an’ı Allah’ın kitabı olarak tebliğ etmesi, onun insanlara “Bu Kur’an Allah’ın kitabıdır” demesi yeterli değil mi? Onun bu sözü Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu kanıtlamaz mı?

Soruya Kur’an’ın verdiği cevap bizim vereceğimiz hiçbir cevaba gerek bırakmayacaktır:

Ayetleri görmezlikten gelenler (kafirlik edenler): “Sen elçi olarak gönderilmiş değilsin” derler. De ki “Aramızda Allah’ın ve o Kitab’ın bilgisine sahip olanların şahit olması yeter.” (Ra’d 13/43)

Ayete göre Rasulullah’ın Allah’ın elçisi olduğunu şahitlik edecek derecede bilenler “Kitabı” bilenlerdir. Diğer bir deyişle Allah’ın elçisinin elçiliğinin delili “Kitap”tır. Yoksa kitabın Allah’a ait olduğunun delili elçi olamaz. Çünkü o da bir insandır ve artık Kur’an’dan biliyoruz ki bu konuda kim olursa olsun bir insanın sözü bizi bağlamaz.

Kur’an’ın bu konudaki söylemleri bununla sınırlı değildir. Maide Suresi 82. ayette, Hristiyanlar içerisinde kibirlenmeyen ve araştıran bir gruptan bahsedilmektedir. Devamındaki ayette ise bu kişiler, gelenin gerçekten Allah’ın kitabı olduğuna Nebîmizi gördüklerinde, onun sözüne bakarak değil kendisine indirildiğini söylediği kitabın içeriğini dinleyerek kanaat getiriyorlar:

Bunlar, o elçiye indirileni işittiklerinde tanıdıkları o gerçeklerden dolayı gözleri yaşarır. Derler ki "Rabbimiz! İnanıp güvendik; bizi şahitler arasına yaz. (Maide 5/83)

Ayette elçinin tebliğini dinledikten sonra şahitlik ettiklerinin belirtilmesi çok önemlidir. Bir olayın şahidi olmak demek, o olayı görmüş olmak demektir. Bir trafik kazasına şahit oldum diyen kişi kazayı gördüğünü söylemektedir. Her Müslümanın söylediği şehadet cümlesi “eşhedü” yani “şahitlik ederim” ifadesi ile başlar. Bu sebeple “eşhedü enne Muhammeden rasuluhu” cümlesinin tam karşılığı, “görüyorum ki Muhammed O’nun elçisidir” şeklindedir. Bu cümleden açıkça anlaşılır ki bir kişinin Muhammed Aleyhisselam’ın elçiliğine şahit olması demek o kişinin kendi çabasıyla bunu görmesi demektir.

O halde bugün yaşayan Müslümanlar Rasulullah’ı hiç görmedikleri halde nasıl “eşhedü” diyerek onun elçiliğine şahitlik edebilirler? Bunun tek şartı Kitabın Allah’a ait olmasıdır. Ancak o durumda Muhammed Aleyhisselamın elçiliğine şahitlik edebiliriz. Eğer Kur’an Allah’ın kitabı değilse elimizde Muhammed Aleyhisselamın elçi olduğuna dair de hiçbir kanıt yok demektir. Dolayısıyla tam manasıyla “eşhedü” yani “görüyorum” diyebilmemiz mümkün değildir.

Bu durumda yine aynı yere gelmiş bulunuyoruz. Öncelikle Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğu ispat edilmeli ki ardından onun Muhammed Aleyhisselamın elçi olduğunu söylemesi bizim için şahitlik edeceğimiz, yani açıkça görebileceğimiz seviyede net bir bilgi olsun.

Konunun üzerinde bu kadar ısrarla durmamızın sebebi, dinin hiçbir şekilde dogmatik bir imana bırakılmamasının şart olmasıdır. Hepimizin kendi çabamızla gerçeği görme görevimiz vardır. Üzerinde durduğumuz Kur’an’ın Allah’ın kitabı olup olmadığının tedkik edilmesi konusu en temel konudur. Bu konuda tatmin olacağımız yanıtları bulamazsak Müslim (Müslüman) yani Allah’ın dinine teslim olduğumuzu nasıl söyleyebiliriz?

O halde “Kur’an Allah’ın kitabı olduğunu bizzat kendisi ispatlamak zorundadır.” diyebilir miyiz? Peki ama nasıl?

Devam edeceğiz...

Allah’a emanet olunuz!..

Tüm yazılarını göster